Lafı eğip bükmeye gerek yok. Çoğumuz “aurora borealis”, yani kutup ışıklarını görmek için Norveç, Finlandiya, ya da İsveç’e doğru yola çıkıyoruz. Norveç’in bir de muhteşem fiyortları var tabii, ama hedef kutup ışıkları ise ilgi alanını bölmemekte fayda var. Doğrudan Oslo, Helsinki, ya da Stockholm’e uçuyor, oradan de 2-3 saatlik ikinci bir uçuşla Laponya’ya (Lapland) geçiyoruz. Helsinki-Rovaniemi, yani Finlandiya rotasını tercih edilebilir. Son yıllarda bu bölgeyi tercih edenlerin sayısı arttığı için THY de direkt Rovaniemi uçuşlarını başlattı. Hedef kuzey ışıkları olsa da 4-5 bin km yol yaptıktan sonra İskandinav kent yaşa- mını görmekte de fayda var. Doğrusu bu ziyarette baştan çıkarıcı bir alışveriş-lezzet deneyimi yaşamıyor, ya da mimari harikalarla karşılaşmıyorsunuz.
Husky Kızağı, Geyik Pirzolası ve -30 Derecede Yaşam
Ama İskandinav yaşamının sadeliğini ve sakinliğini keşfetmek bile yeterince ilginç. İnsanlar bağırmıyor, hatta yüksek sesle bile konuşmuyor. İnanılmaz bir dürüstlük ve güvenlik var. Sabaha karşı kuzey ışıklarının peşinde dağlarda yalnız başına dolaşmak son derece normal bir eğlence anlayışı. Bir kafede cep telefonunuzu vb. unutsanız, ertesi gün gidip kaldığı yerde bulabiliyormuşsunuz. En azından, yaygın şehir efsanesi bu. Avrupa’nın en fazla orman alanı olan, bununla beraber kilometrekare başına en az insan yaşayan ülkesi Finlandiya…
Başkent Helsinki’de bile sadece 600 bin kişi yaşıyor. Şehrin ticari ve tarihi bölgesini yürüyerek gezmek için üç saat yeterli. Sokak aralarındaki vitrinlerde bile tasarım ürünlerle karşılaşıyor, ama uluslararası markaları hemen hiç göremiyorsunuz. Helsinki’de “görmeden dönmeyin” denilebilecek üç nokta var. Birincisi, tüm yolların kesiştiği Helsinki Katedrali. Bu Ortodoks katedralinin yüksek soğan biçimi kubbesi zaten tüm kentten görülebilir. Rus çarı I. Nikolay’ın Finlandiya dükü olduğu dönemde, limanın üstündeki tepede 1830-52 yılları arasında inşa edilmiş. Kent merkezi olarak tanımlanabilecek Senato Meydanı’nda bulunuyor. Tepeden aşağı 200 metre yürüyünce liman bölgesine ulaşıyorsunuz, ki burası
da kentin sosyal merkezi ve ikinci mutlaka uğramanız gereken noktası. Helsinki’nin Michelin yıldızlı 29 restoranının çoğu bu bölgede. Kenarındaki Esplanadi Parkı yazın bir eğlence merkezi, kışın da bir estetik kent öğesi. Parkın ucunda da gündüzleri keyifle gezip ayaküstü atıştırabileceğiniz balık pazarı var.
Helsinki’de mutlaka uğramanız gereken üçüncü durak da kent merkezine yürüyerek
20 dakika mesafedeki kaya kilisesi Temppeliaukion; Finlandiya’nın en özgün mimari eserlerinden biri. 1969’da dev bir kayanın içine oyulmuş. Camlarla çevrelenmiş gör-
kemli bakır kubbesinin hiçbir taşıyıcı sütunu yok. Yontulmamış kayalarla çevrili salonun harika akustiğinde konserler de düzenleniyor.